Yapılan araştırmalar sıcaklık farkının 1,5°C olması durumunda dünyamızın geri dönüşü olmayan bir yıkımla karışılacağı yönündedir.
Ateşli havale, vücut sıcaklığının ani yükselmesi sonucu beyin hücrelerinin anormal aktiviteler göstermesi, vücuttaki istemsiz kasılmalara, tıp dilinde konvülsiyon, halk arasında da havale (nöbet) adı verilmektedir.
Tipik bir havale sırasında çocuk bilincini (şuurunu) kaybeder, kol ve bacakları kasılır. Birkaç saniye sonra, kol ve bacaklarla yüzde ritmik kasılmalar olmaya başlar. Bir süre sonra da bütün belirtiler kaybolur ve çocuk yarım saat kadar süren uykuya dalabilir.
Çocuğunuz havale geçirdiğini ve ne kadar telaşlandığınızı düşünün. Hemen panikle hastaneye gittiğinizi ve çözüm bulmak için doktorların yakasına yapıştığınızı hayal edin. Kâbus gibi bir senaryo. Peki ya aynısı şu an dünyamız için oluyorsa!
Üzerinde yaşadığımız, yürüdüğümüz, koştuğumuz, sevgi ve acı dolu anıları birlikte yaşadığımız dünyamız şu an havale geçiriyor. Peki, biz neler yapıyoruz yâda yapmalıyız? Bu konuda ne kadar bilgiye sahibiz? Yoksa çok mu geç kaldık?
Bu yazımda bu soruların cevaplarını vermeye çalışacağım.
Sanayi devrimi ile başlayan gelişim ve ilerleme çok hoşumuza gitti. Hepimiz yeni arabalar, yeni cep telefonları ve daha birçok özelliği olan adını söylemekte zorlandığımız teknolojik aletler ile tanıştık. Biz sanayi üretimini çok sevdik. O da bizi sevdi. Yoğun talebi karşılamak için çok çalıştı. Karşılığında ormanlarımızı, nehirlerimizi aldı ve bize karbondioksit, metan, azot oksit verdi.
Bu alışverişin kaybedeni dünya oldu. Sanayi devrimi başlangıcında dünya üzerindeki karbondioksit konsantrasyonu 280 ppm’di. 2016 yılında yapılan ölçümlerde karbondioksit konsantrasyonunun 403 ppm olduğu tespit edildi. Artan karbondioksit ve sera gazları dünyanın aşırı ısınmasına ve sanayi devrimi öncesi ile günümüz arasındaki sıcaklık farkının 1oC’nin üzerine çıkmasını sağladı. Yapılan araştırmalar sıcaklık farkının 1,5oC olması durumunda dünyamızın geri dönüşü olmayan bir yıkımla karışılacağı yönündedir.
1,5°C Artış Olursa Neler Olur?
Karbondioksit artışından dolayı sıcaklık artışları ve iklim değişiklikleri meydana gelecektir.
Küresel ısınma şiddetli fırtına ve yağışların sıklığının artmasına neden olacaktır.
Fırtına ve yağışlara bağlı olarak toprak nemi ve tarımsal üretimde değişikler meydana gelecektir.
Deniz seviyesinin 20 ila 30 cm arasında yükselmesi ile kıyı ülkeleri toprak kaybına uğrayacaktır.
Örneğin; 2100 yılında doğru deniz seviyesinde 60 cm’lik bir yükselme ABD’de toprak kaybının 25.000 km’ye ulaşacağı, büyük bir bölümü alçak deltalardan oluşan Bangladeş topraklarının %10’ unu yitireceği belirtilmektedir.
Deniz seviyesinin yükselmesi toprak kaybının yanında ayrıca kıyıya yakın temiz su kaynaklarının denizle birleşmesine neden olacaktır.
Sıcaklık artışı orta enlemlerde ve ekvatorda kutuplardakinden daha farklı olacaktır.
Örneğin; Ekvatorda dünya ortalamasının daha altında kalacağı tahmin edilmektedir. Sıcaklık artışı daha çok kışları ve geceleri gerçekleşecektir. Yazla-kış, geceyle-gündüz arasındaki sıcaklık farkının azalması rüzgârların sıklık, şiddet ve yönlerini değiştirecektir.
Sıcaklık artışı insan sağlığı üzerinde de etkili olacaktır. Ayrıca böcek yumurtalarının ölmesini sağlayan gece ve kış soğuklarının hafiflemesi önemli bir sorun olacaktır.
Örneğin; sıtma taşıyan sivrisinekler 17°C’nin altında ancak 1-2 gün yaşayabilir. 5°C’lik bir küresel ısınma bunların doğal yaşam alanlarının genişletecek ve her yıl fazladan 1 milyon kişinin sıtmadan ölmesine neden olacaktır.
Bazı bölgelerde kurak dönemlerin ardından gelen aşırı yağışlar virüs mutasyonlarını hızlandıracaktır. Bu nedenle sadece sıtma değil, bugün kuzey enlemlerde az rastlanan bazı hastalıklara daha sık rastlanacaktır.
Bu kötü senaryonun önüne geçmek için mücadele etmeliyiz. Yarınlar için bugünden tedbir almalı ve gelecek nesilleri düşünmeliyiz. Bilinçli tüketim ve dünya uluslarının özverili çalışması ile bu durumu tersine çevirebiliriz.
Kızılderili Şef Seattle - 1853
Beyaz adam Annesi toprağa ve kardeşi olan gökyüzüne, alıp satılacak, yağmalanacak bir şey gözüyle bakar.
Onun bu ihtirasıdır ki, toprakları çölleştirecek ve her şeyi yiyip bitirecektir.
Beyaz adamın kurduğu kentlerde huzur ve barış yoktur.
Bu kentlerde bir çiçeğin taç yapraklarını açarken çıkardığı tatlı sesler ve bir kelebeğin kanat çırpınışları duyulamaz.
Beyaz adam paranın yenmeyen bir şey olduğunu, son ırmak kuruduğunda, son ağaç yok olduğunda, son balık öldüğünde anlayacak…
Kızılderili Şef Seattle – 1853
Kaynak:
https://www.birbucukderece.com/